Çözüm(süzlük)

Kasım 18th, 2024

Yeni Anayasanın bahsi ve Öcalan’ın Bahçeli tarafından meclise çağırılması, insanların aklına yeni bir çözüm sürecinin yaşanıp yaşanmayacağı konusunu getiriyor. İktidar ve genel olarak egemen sınıflar bunu tek çözüm yolu olarak görmekteyken, faşist kesimlerden bunun vatana ihanet olduğuna dair bağırışlar yükselmektedir.

Faşistler, aynı tek çıkar yolu amansız silahlı müdahalede ararken, egemen sınıflar ise “barış” adı altında yine kendi çıkarlarını gütmektedir. İşte bu sebeptendir ki, egemen sınıfların görünürde attığı adımların gerçekte hiçbir etkisi yoktur. Aksine, ilk “çözüm sürecinde” de görülen devletin tek taraflı tavrı, aynı şekilde gelecek süreçlerde de varlığını sürdürecek gibi duruyor.

Barış, tek taraflı elde edilebilecek bir mesele değildir. Kürt tarafının muhataplarının TC düzenine uyum sağlaması mevcut durumu değiştirmeyecektir. Burada bir “uzlaşma” söz konusu olmayacaktır, çünkü görünürdeki “uzlaşmanın” sınırları yine devlet tarafından belirlenecektir. Türk devleti tek taraflı bir biçimde, aynı Siyonist İsrail devletinin Filistin’de yaptığı gibi militarist politikalarını sürdürerek hiçbir şekilde çözüme varamayacaktır. Zira bu, TC’nin soykırımcı faşist politikalarına olduğu gibi devam etmesi anlamına gelir. Asıl barış; Türk, Kürt ve diğer bütün halklar özgürce ve bir arada yaşadığı vakit elde edilecektir.

Müesses nizam, her ne kadar reform yolunda gidilse bile, barışı sağlamakta elverişli değildir. Çünkü yönetenler ve yönetilenler arasındaki zıtlık halen mevcuttur. Bunun benzer bir örneğini Amerika’da görmek mümkündür. Siyahileri dışlayan aynı sistem, onlara sadece kağıt üzerinde eşit haklar tanımıştır. Uygulamada ise değişen bir şey yoktur.

Temel dayanağı katliam, savaş, kan ve ölüm olan devletlerin “barışı” güvence altına almaları hayal bile edilemez. Zira bunu yaptıkları an tüm geçerliliklerini kaybedeceklerdir. Dolayısıyla TC tarafından yahut dayanağını bunların oluşturduğu herhangi bir devletten halkın beraberliğinin sağlanmasını beklemek gülünçtür.

Barışın gerçekten elde edilmesi için düzenin kökten değişmesi gerekmektedir. Halk kitleleri kendi aralarında örgütlenip sesini duyurmadıkça, var olan düzen sürecektir.